13 Kasım 2008 Perşembe

Murat Ertanıroğlu


4 aralık 1988. Mersin İdman Yurdu'nun bir numaralı oyuncusu, çukurova'nın yetiştirdiği en büyük futbolculardan birisi olarak gösterilen Memik için dünyanın en güzel hediyesiydi gelen : murat ertanıroğlu. onu istediği gibi yetiştirip kendi gibi iyi bir futbolcu yapmaktı tüm arzusu. bunlar için ilk adımı o günlerde atmıştı bile. oğlunu yaşıtlarına göre avantajlı olsun diye 1989lu olarak kaydettirip futbolda başarının kapısını ilk defa aralamıştı küçük murat için...

o günlerde memik oğlunun bir an önce büyüyüp kendisinin de takımı olan tarsus idmanyurdu'na girmesi için sabırla bekliyordu. fakat memik için futbolun son günleri murat henüz 2 yaşındayken gerçekleşmişti. küçük murat'ın futbol topuyla kucaklaşması, ilerde daimi arkadaşı olacak o meşin yuvarlakla sarılmaları o günlere rasgelmişti. usta sol ayak memik futboldan uzaklaşmamış, halısaha işletmeye başlamıştı. yanında getirdiği küçük murata hayatındaki en kıymetli mücevheri veriyordu işte...

murat 4 yaşına ayak basmıştı ve artık memik de halısahayı bırakmış, tarsus idmanyurdu'nda antrenörlüğe başlamıştı. murat için futbol o günlerde gerçek anlamıyla başlamıştı aslında. o gün heyecanla izlediği sarı-lacivert formayı sırtına geçireceği günleri tahmin edemeden izliyordu olan biteni. babasının peşinden maçlara giden küçük murat için artık sarı-lacivert forma bir başka anlam ifade ediyordu...

ilkokul başlamıştı artık... mahalle aralarında taşla, kozalakla futbola atılan adımlar, ilkokul sıralarında zil çalıp da can atarcasına koşulan okul bahçelerine taşınmıştı bile. sınıf takımının kaptanı olması belki de küçük murat'ın futbol hayatındaki ilk adımıydı. bu kaptanlık ortaokul yıllarına kadar devam etti ve küçük murat futbolda saygınlık kazanmıştı bile.

9 yaşında kırmızı-lacivert formayla amatör futbol yaşantısına başlamıştı küçük murat. belki gönlünde yatan bu forma değildi ama mersinde yaşıyor olması ve memik'in uzun yıllar şeytanların formasını giymesi küçük murat'ı bu yola sokmuştu bile. fakat mersin macerası fazla uzun sürmemiş takımda sadece 2-3 ay oynayabilmişti. kornerden atılan gol o günlere dair akıllarda kalan en güzel anlardan birisiydi sadece.

bir yıl boyunca yine sınıf takımı ve mahalle aralarında futbol ile günlerini geçiren küçük golcümüzün, 11 yaşına geldiğinde giydiği sarı-lacivert forma ona küçüklüğünü hatırlatıyordu. artık tarsus idmanyurdu ile uzun yıllar sürecek birlikteliği başlamıştı.hocaları ondaki futbol ışıltısını sahaya yansıtmaya başlamış, küçük golcümüz idmanyurdu hocalarını ' gelecekte iyi bir golcüye sahip olacağız artık ' heveslerine kaptırmıştı bile. küçük yaşta attığı goller bu heveslerin gerçekleşebileceğinin bir kanıtıydı belki de...

ertesi sene küçük golcümüz okul takımı listesinde kendi adını görmüş ve umutla idmanlarda yerini almıştı. fakat o sene kadroya hiç girememişti... fakat kulüp kariyeri başladığı gibi güzel gitmekte adını aldığı çene murat ve diğer hocalarından her geçen gün bir şeyler öğrenmekteydi. maçlardaki performansı yine sürekli merak edilmekteydi. işte o merak edenlerin içinde öyle birisi vardı ki pür dikkat onu izliyordu : yaşlı kurt memik tabiki...

13 yaşına gelmiş kırgın olduğu okul takımı formasına yine aday gösterilmişti. geçen seneye rağmen o formayı hakettiğine inanıyordu. kulüpteki antrenman programı ve maç trafiği iyiden iyiye kendisini geliştirmişti. beklediği de oldu ve ilk 11 oynadı her maçta. 10 numaralı oyuncu sakatlanınca takımın büyükleri 10 numara için kapışırken listeye 10-murat ertanıroğlu yazılmıştı bile...

golcü için vazgeçilmez numaradır 9. bizim küçük golcümüz için de aynı şeyler geçerliydi. ne 10 numarayı giymesi onu mutlu etmişti ne de ilk 11 oynaması. tek arzusu 9 numaralı formayı sırtında gururla taşıyabilmekti. 14 yaşına geldiğinde yeni bir sezon başlamıştı artık onun için. okul takımı ile yine idmanlara başlamış 9 numaranın verilip verilmeyeceği günü merakla beklemekteydi. ve kadro açıklanmıştı. hayatının en önemli anıydı belki de. istediği numara onundu. 9 numarayı sırtına geçirdi ve hiç çıkarmadı...

kulüp kariyeri devam etmekteydi ve tarsus idmanyurdu altyapısında günler geçmekteydi. her yaz olan turnuvalar dan birinde yine takımında yer almıştı.rakipleriyle dişe diş mücadele eden tiy finale çıkmıştı. maç berabere devam ederken 9 numaralı çocuk sahne aldı ve son dakika golü ile tüm takım arkadaşlarını galibiyete çağırıyordu. şampiyonluğu getirmişti küçük golcü.

gollerin ardı arkası kesilmiyor yerini sağlamlaştırıyordu her seferinde. lise zamanları başlamış ve yeni başarıları iple çeken bir 9 numara karşımızdaydı. onu bekleyen bir okul takımı ve paf takım vardı. fakat tiy hocaları küçüklere tecrübe kazandırmak amacıyla takımın büyüklerini oynatmamışlardı. bunlardan birisi de maalesef memik'in muratı idi. bu olay golcünün takımdan soğumasına yetti de arttı bile...fakat kapanan yıldızlar kapısı başka bir kapıyı açıyordu. amatör takım ile tanışan no:9 ilk kez ciddi bir maça çıkma şansını yakaladı. seyirciler, hakemler, ve küçüklüğünde halısahada siyah-beyaz formasıyla kucaklaştığı meşin yuvarlak.

paf takımı listesinde ismini görmesiyle güzel bir adım atan golcümüz ilk maçını profesyonel takıma karşı yapmıştır.ve ilk 11 başlayıp bir de asist ile tamamlanan güzel günün ardından devam eden maçlar...bazen ilk 11 bazen kenarda izlenen karşılaşmalar birbirini takip etmiş ve yeni sezona da kötü bir şekilde yedek başlamıştı golcümüz. ne yapsa hocaların gözüne giremiyor antrenmanlardaki performansı bir türlü kimseyi etkileyemiyordu. paf'ın başına ali doğan hocanın geçmesiyle birlikte en önemli olan toros maçına hazırlıklar da önemli hale gelmişti. çalışmalar o maça yönelik üst düzey devam ederken gözü hocada olan ve sürekli çalışan birisi vardı takımda...toros maçı gelmiş kenarda maçı izleyen murat sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. fakat paflar gerideydiler. oyuna giren muratın şık bir pası değerlendirilemedi ve çektiği bir şut da direğin üzerindeki tozları hafiften uçuruyordu...o maçtan sonra hocası tarafından tebrik edildi ve hep antrenmanlarda üzerine titrendi...

şans yüzüne gülmüştü golcümüzün. iyi oynadığı 45 dakikadan sonra ilk 11 için adı yazılmıştı listeye. ve grubun en zayıf rakibi karşıdaydı : gençlerbirliği. o maç 6 gol atmış ve hocasının gözünde iyiden iyiye golcü imajını yerleştirmişti. sonrasında gazetede onun için ayrılan köşe. memik ile oğlu küçük murat futbol için var olduklarını resmediyorlardı. haberin başlığı ise her şeyi anlatıyordu zaten : armut dibine düşer !

2-0'ın rövanşı ise önemliydi paflar için. ve bu kez pafların kozu: maçın kaybedildiği gün kadronun yedeğindeki çocuktu ! özel idmanlarla maça hazırlanıldı, çalışıldı, o maçı kazanmak için gereken her şey yapılmaya başlamıştı artık. tam konsantre maça başlandı ve o maç 2-1 alınmıştı. fakat futbol bu sefer göz kırpmadı ertanıroğlu'na. averajla elendiler...

sıcak bir yaz günü balkonda tarsus akşamlarının tadı çıkartılırken yaşlı kurt, kadife ayaklı memik oğluna sesleniyordu : '' artık konuşma zamanı evlat ''. sorulması gereken soruyu tam zamanında sordu büyük solak. futbol mu yoksa okul hayatı mı ? kritik cevap tereddütsüz gelmişti bile. futbol artık onun için güzel anılarla hayatı süsleyecek bir oyundu. bir golcü veda ediyordu kramponlarına ve 9 numarasına...